05 Mayıs 2012

RAMAZAN VE HARAM AYLAR

Mücahit Rien
http://blog.milliyet.com.tr/mukaryen

27 Eylül '07

Ramazan ve haram aylar


Ramazan kelimesinin bir ay için kullanılmadığını düşünmeye başlamam çok uzun zamanlar önceye rastlamaz. Kuran’ı okudukça görmeye başladıklarım onlar idi ki, Yaratan, hiç bir şekilde bir takvim üzerinde durmamaktaydı. O, düzenini kurduğu gün, sanki ilahi bir takvim sunmuş ve o takvimde bir periyot, bir dönem, bir döngü belirlemiş idi. Dünyanın güneş etrafında bir tam tur atma periyoduna bizler “yıl” demişiz. O ise bu döngüye herhangi bir isim takmamış idi. Bir günü de dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesine bağlamıştı. Yani dünya kendi ekseni etrafında bir tam tur attığında bir gün dolmuş oluyordu.

Bizim “ay” diye adlandırdığımız ama Kuran’ın “şehr” diye adlandırdığı bir de zaman dilimleri var idi. Bu ayni “düzine” kavramı gibi ama miktar belirtmek yerine bir süreç, bir zaman dilimi belirtmeye yarayan bir kelime, bir kavram idi (diye düşünüyorum). Zaten garip değil midir? Onun takvimi, benim takvimim, Budistlerin takvimi, Çin takvimi. Hepsi birbirinden farklı, hepsi birbirine göre kayıp duruyorlar. Bir devre ki, onda Kuran indirilmiş, biz de o devreyi oruç tutarak kutlayacağız, ama bir sene güneş gökyüzünde parıldarken, günler çok uzun sürerken kutlayacağız (1 Temmuz 2007, İmsak-Akşam saat farkı 18 saattir) yani oruçlu geçireceğiz (Bakara:185), ve kutlarken 17-18 saat oruçlu aç biilaç ve susuz kalacağız, ve eziyet çekeceğiz, başka bir sene, Arap takviminin Ramazan ayı kış vaktine gelecek (22 Aralık 2007 İmsak-Akşam saat farkı 13 saattir) sahurdan sonra 13 saat aç susuz kalacağız. Kutlu doğum haftasını sorucaz ne zaman diye, ama hiç bir periyodisite yok Peygamberin doğum gününde, diyecekler ki peygamber su ayda doğdu (Arap takvimine göre), bi bakıcaz bir sene doğum gününde kar yağmakta, diğer bir gününde millet günlük güneşlik, dolaşıyor. Olur mu böyle bir şey?
Dünya, biz biliyoruz ki, referansımızı veya birim zamanımızı “saat” olarak aldığımızda 365, 25 x 24 = 8766 saat’te güneşin etrafında tam bir tur atıyor veya periyodunu tamamlıyor. Ama O, sadece 12 tane, bizim “ay” diye adlandırdığımız, şehr denen zaman dilimlerinden bahsediyordu.

Kepler’in 2. Yasası, eliptik bir yörüngede dönmekte olan bir uydu ki, böyle bir yörüngede elipsin iki merkezinden birine güneş yerleşmiştir, ayni birim zamanda, eliptik düzlemde, ayni alanı tarar demektedir.

Bu yasayı güneş etrafında dönmekte olan dünya için uyguladığımızda, yasanın sonucu olarak perihelionda (günberi) (dünyanın güneşe en yakın olduğu yer- 3 Ocak) dünyanın yörünge üzerindeki hızı maksimuma çıkar (çizgisel hiz: 30.80 km/s), tam aksine, afelionda (günöte) (dünyanın güneşe en uzak noktası – 4 Temmuz) dünyanın yörünge üzerindeki hızı minimuma iner (çizgisel hiz: 28.81km/s).

Yer'in kendi ekseni etrafında bir gün süren dönmesiyle oluşan düzleme "Ekvator düzlemi" diyoruz. Yer'in Güneş etrafında yaklaşık 365 gün 6 saat süren dolanımından oluşan düzleme de "Ekliptik düzlemi" diyoruz. Bu iki düzlem arasındaki açı, Ekvator düzlemine göre "Ekliptiğin eğimi"ni ( e ) gösteriyor ve günümüzde bu açı yaklaşık olarak 23.4°.

Bunlara hemen şu bilgileri de eklemek istiyorum: Dünyanın güneş etrafında dönerken izlediği eliptik yörünge üzerinde 4 özel nokta önem arzetmekte:
1-Yörüngenin elips olması ve güneşin bu eliptik yörüngenin bir merkezinde yerleşik olması sebebiyle, Günberi (Perihelion: 3 Ocak) ve Günöte (Aphelion: 4 Temmuz) diye adlandırılan iki nokta,
2- Ekliptik eğimi nedeniyle de gece ile gündüzün aynı süreleri aldığı 2 adet Ekinox noktaları (Bahar ekinoksları: 20/21 Mart ; 22/23 Eylül)

Simdi Tevbe: 36 ayetine kulak verelim:

9: 36 Gökleri ve yeri yarattığı gün ALLAH'ın kitabında ayların sayısı, ALLAH'a göre on ikidir. Bunlardan dördü ise kutsaldır. İste kusursuz din budur; o aylarda (savaşarak) kendinize zulmetmeyiniz. Ama putperestler sizinle toptan savaşırlarsa siz de onlarla toptan savaşın. Bilesiniz ki ALLAH erdemli davrananların yanındadır.

Yaratan, 12 adet eşit zaman dilimi seçmiştir. Bu eşit zaman dilimlerinde Dünyanın güneş etrafındaki eliptik yörünge üzerinde kat ettiği mesafe, herkesin Kepler 2. Yasası dediği, benim ise Keplerin farkına vardığı Yaratanın yaratılış yasalarından biri dediğim yasaya istinaden her bir birim zamanda (8766 / 12 = /730, 5 saat) değişiklik göstermektedir. Dünya bu yasaya göre, yörünge üzerinde, güneşe yaklaştıkça hızlanmakta, güneşten uzaklaştıkça yavaşlamaktadır. Biraz önce bahsettiğimiz birim zaman ise O’nun birim zamanı değildir, tamamıyla bizim seçtiğimiz bir birim zamandır. Ama O’nun katında kat’i bir sabitler sistemi var. Bir yörüngede bir tur attığınız zaman 360 derece yol kat eder tekrar ayni noktaya gelirsiniz, yine 360 steradyan kat etmiş olursunuz.
Bu sayı tam olarak 12’ye bölünen bir sayı.
İste buradan başlıyor Yaradan’ın büyüklüğü.
Hiçbir yaratılmışın referans sistemine göre çalışmıyor O’nun ilmi.
Çalışmaması da gerekiyor zaten. Her bir toplumun değişik bir referans sistemi olduğunda ki bu aşağı yukarı böyle, kaos alır başını gider. O, referans olarak Arap sistemini de almıyor. Evrensel bir referansa oturtmak için sistemini, O sadece yörüngelerden, geceden gündüzden, güneşten dünyadan ay’dan yani güneş sisteminin bir bölgesinden bahsediyor ve bir de 12’den bahsediyor.
Sistem kurulmuştur.
Dünya güneş etrafında tam bir turunu 12 BZ de tamamlamaktadır (BZ=Birim Zaman). Her bir BZ’nin adi konmamıştır. Sadece BZ için ŞEHR denilmiştir. Diğer bir deyiş ile herhangi bir beşeri takvim belirtilmemiştir. Herhangi bir ayın adı konmamıştır. Herhangi bir günün adı yoktur. Sadece birbirini örten her gece-gündüz ikilisine “bir gün” adı verilmiştir.

Hal böyle olunca, Yaratan herhangi bir isimlendirme yapmayınca, “ramazan” kelimesini bir aya izafe edilen bir isim olarak almamız doğru olabilir mi?

Şimdi gelin beraberce Bakara: 185’i inceleyelim:

2: 185 Ramazan, insanlara yol gösterici, apaçık bir öğreti ve yasa kitabi olan Kuran’ın indirildiği aydır. Kim o aya ulaşırsa onu oruç tutarak geçirsin. Hasta veya yolcu olanlarınız, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde oruç tutar. ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Böylece (oruç günlerinin) sayısını tamamlar, sizi doğruya ulaştıran ALLAH'ı yüceltip şükredersiniz.

Bu ayetin Arapça transliterasyonu şöyledir:

2: 185 Şehru ramedanellezı ünzile fıhil kur'anü hüdel lin nasi ve beyyinatim minel hüda vel fürkan fe men şehide minkümüş şehra felyesumh ve em kane merıdan ev ala seferin fe ıddetüm min eyyamin uhar yürıdüllahü biküml yüsra ve la yürıdu bi külüm usr ve li tükmilül ıddete ve li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve lealleküm eşkürun

Gelin transliterasyondaki Arapça kelimeleri takip ederek, ayetin mealini yukarıda verdiğim kavramlar ışığında biraz değiştirelim:

2: 185 “ramazan”, insanlara yol gösterici, apaçık bir öğreti ve yasa kitabı olan Kuran’ın indirildiği Birim Zamanın (BZ) başlangıcıdır. Kim o BZ’na ulaşırsa onu oruç tutarak geçirsin. Hasta veya yolcu olanlarınız, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde oruç tutar. ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Böylece (oruç günlerinin) sayısını tamamlar, sizi doğruya ulaştıran ALLAH'ı yüceltip şükredersiniz.

Bu ayette, “Kuran’ın indirildiği ….” söyleminde “indirildiği” kelimesi için Arapçada “unzile” kullanılmış. Unzile, nüzul’ün refleksiv halidir, yani nüzul inme, alma manalarına gelirken, unzile, indirilme, alınma manalarına gelmektedir.
Evrenin her bir bölgesi için, Yaratan bir öğreti ve yasalar manzumesi yaratmıştır.
Güneş sistemi ve dünya için olan öğreti ve yasalar manzumesi, merkezi hafıza biriminden (Levhi Mahfuz) alınmış, kim tarafından alınmış? Yaradanin emri ile Cebrail tarafından alınmış ve peyderpey söylenmek üzere yeryüzüne sistem olarak indirilmiştir. Ne vasıtasıyla indirilmiştir? Bir psodo-hafıza biçiminde Cebrail ile birlikte inmiştir. Peki, bu ne zaman olmuştur? Kadir gecesi diyeceğimi zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.
Bu olay “ramazan BZ’ın”da olmuştur. Ramazan zamanı veya şehri, dünyanın güneş etrafında dönerken geçtiği özel Ekinoks noktalarından birisindedir. Her iki noktada da gece ile gündüz süresi eşitlenir. Bizim seçmemiz gereken nokta ise, 2:185’deki ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. lafzı uyarınca oruç tutma işinin en kolay olacağı zaman olan, günlerin kısalmaya, gecelerin de uzamaya başladigi nokta olmalıdır.

Ayni zamanda, “ramazan” kelimesinin manası, güz yağmurlarının başlama zamanı olarak belirtildiğinden (Bkz:www.diyanetvakfi.dk), bu nokta güzün başladığı ekinoks noktası olmalıdır. İşte bu aşamada Yaratanın sonsuz ilmi devreye girmiştir, çünkü “Güz”, dünyanın Kuzey Yarım Küresinde, Eylül 22/23 Ekinoksunda başlarken, Güney Yarım Küresinde, Mart 20/21 Ekinoksunda başlamaktadır.

Kuran evrensel bir mesajdır, mesajını tek bir “ramazan” kelimesiyle değişik coğrafyalardaki tüm dünya milletlerine doğru bir şekilde duyurmuştur. Dünyanın hangi yöresinde olursak olalım, “güz yağmurlarının mevsimi”ne ulaşınca neler yapacak mışız? Bir “şehr” müddetince, yani bir BZ müddetince, o BZ’yi oruç tutarak geçirecekmişiz. Ben buna bir “otuzluk” diyorum. Tam doğru değil ama en azından benim için bir referans olmakta. Zira 730, 5 saati 24 saatlik bir güne bölersek, tamı tamına 30.43 çıkıyor, yani 30 gün, 10 saat demek oluyor.

Ramazan, yani güz yağmurlarının başlama tarihi, kuzey yarım kürede, güzün başlama tarihi olan Eylül ayının 22/23’ü civarlarında başlarken, güney yarım kürede, 20/21 Mart civarlarında başlamakta. Tabii bu adlandırma, bizlerin takip ettiği Gregoryen takvim sisteminde anlatıldığı şekildedir.

Hindistanda, Uzak doğu ülkelerinde bu zamanların adları değişebilir, ama dünya, güneş etrafındaki yörüngesinde hep söylenen pozisyonlardadır. İstanbul’da “ramazan” 19 Eylülde başlamaktadır. Naçizane, ben de ramazan orucuma her sene bu tarihte başlamaktayım.

Gelelim Tevbe Suresi, 36. Ayete:

9: 36 İnne ıddeş şühuri ındellahisna aşera şehran fı kitabillahi yevme halekas semavati vel erda miha erbeatüm hurum zaliked dınül kayyimü fe la tazlimu fıhinne enfüseküm ve katilül müşrikıne kaffeten kema yükatiluneküm kaffeh va'lemu ennallahe meal müttekıyn

9: 36 Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördüharam aylardır. Kusursuz din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

9: 36 The count of the months with God is twelve months in God's record the day He created the heavens and the Earth; four of them are restricted. This is the correct system; so do not wrong yourselves in them; and fight those who set up partners collectively as they fight you collectively. And know that God is with the righteous.

9: 36’da ayların sayısı onikidir, bunlardan dördü haramdır, kutsaldır deniyor. Dikkat ederseniz bu ayların isimleri verilmiyor. Verilmemesi de gerekiyor, ayni Cuma - ToplantıGünü ismi gibi, bu dört kutsal ayın isimlerini her toplum kendi kullandığı takvime göre seçecek. Ama bu kutsal aylar, dünya, yörüngesi üzerinde seyrederken, onun belli bir pozisyonuna uyan zaman dilimleri olması gerekiyor.

Çünkü bakınız Bakara:194 ne diyor:

2: 194 Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, kendisinden korkup sakınanlarla beraberdir.

“Haram ay haram aya karşılıktır” ibaresi 4 aydan iki adet çift ayın karşılık geldiğini belirtmektedir. Yukarıda da bahsedilmiş olan, eliptik yörüngenin dört noktası. Yani, dünya güneşe en uzak noktada, 4 Temmuz, günöte; dünya güneşe en yakin noktada, 3 Ocak, günberi, bu “çift” birbirlerinin tam karşılarındadırlar; ve iki adet ekinoks noktalarının tekabül ettiği aylar ki bu ekinoks noktaları da ikinci çift olup, birbirlerinin karşısındırlar.

İste bu aylar, bir taraftan değişik coğrafyalarda değişik zaman dilimlerine tekabül ederlerken, diğer taraftan, değişik toplumların takvimlerinde değişik adlar alacaklardır. Bu aylarda savaşarak kendinize zulmetmeyin denmekte.
Aslında, kusursuz olan bu ayet, yeryüzüne barışı tam manasıyla getiren bir mana içermekte. Çünkü bir toplumun haram ayı diğerinin haram ayına rastlamıyacağından hiçbir zaman savaştan bahsedilmeyecek.


Bakara: 197’de, Hac ibadetinin zamanı belirtilmektedir:

2:197 Hac, bilinen aylarda (şehr, BZ’larda) uygulanmalı. Kim o aylarda (BZ’larda) hacca karar vermişse bilsin ki, hacda cinsel ilişki, kötülük yapmak, tartışmak yoktur. Yaptığınız her iyiliği ALLAH bilir. Yol için azığınızı hazırlarken en hayırlı azığın erdemlilik (takva) olduğunu unutmayın. Anlayış sahipleri! Beni dinleyin.
Ama zamanın adı konulmamaktadır, sadece bilinen aylarda uygulanması gerektiği söylenmektedir.

Haram aylardan bahseden Bakara:194 ayetinden iki ayet sonra Hacdan bahsedilmesinden,

Bakara: 217'de haram aylarda savaşmanın büyük suç olduğunun vurgulanmasından, Haccın yapıldığı bölgedeki Mescidi Haram'a ulaşılmasının engellenmesinden bahsedilmesinden,

Maide:2'de haram ayın ve Hac ibadetindeki ihramın beraber anılmasından,

yine Maide: 97’de haram ayların ve Hacda ziyaret edilen Kâbe’nin beraber anılmasından, bahsi geçen bilinen Hac aylarının haram aylar olduğu anlaşılır.

Zaten bu ayların haramlığı da Hacla ilintilidir.

İşte bu bilinen BZ’lar, ramazan için ekinokslardan biri seçilmiş olunca, diğer üç BZ, yani Perihelion BZ’ı, Aphelion BZ’ı ve diğer Ekinoks BZ’lardan birinde Hac yapılacaktır, çünkü bu BZ’larda savaş yoktur, bunlar haram aylardır, bunlar kutsal aylardır.


KUSURSUZ DİN-SİSTEM İŞTE BUDUR (9:36)




http://blog.milliyet.com.tr/ramazan-ve-haram-aylar/Blog/?BlogNo=66292




39-ZÜMER-9-hel yestevillezine ya'lemune vellezine la ya'lemun

9-“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”


17-İSRA-34…..evfu bil ahd innel ahde kane mes'ula
17-34-…………Ahdinize vefalı olun çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.


40-MÜMİN

27. Ve kale musa inni uztü bi rabbi ve rabbiküm min külli mütekebbiril la yü'minü bi yevmil hisab

Diyanet Vakfı 27. Musa da: Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığındım, dedi.
Elmalılı Hamdi Yazır 27-Musa da: "Muhakkak ben, hesap gününe inanmayan her ululuk taslayandan Rabbime ve Rabbinize sığındım!" dedi.
Yaşar Nuri Öztürk 27 Mûsa dedi: "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olana sığındım."
________________________________________
68-KALEM

51. Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi'uzzikra ve yekulune innehu lemecnunun.

52. Ve ma huve illa zikrun lil'alemiyne



Diyanet Vakfı 51. O inkâr edenler Zikr'i (Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden:) "Hiç şüphe yok o bir delidir" derler.
Elmalılı Hamdi Yazır 51-Ve gerçekten o küfredenler o zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı; bir de durmuşlar: "O şüphesiz bir deli." diyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk 51 O küfre sapanlar, Zikir'i/Kur'an'ı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. "Bu tam bir cinlidir." diyorlardı.

Diyanet Vakfı 52. Oysa o (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür.
Elmalılı Hamdi Yazır 52-Halbuki o (Kur'an) bütün akıllı alemler için bir öğüttür.
Yaşar Nuri Öztürk 52 Oysaki o Zikir/Kur'an âlemler için bir öğütten başka şey değildir.


81-TEKVİR


27. In huve illa zikrun lil'alemiyne.
Diyanet Vakfı 27. O, herkes için, bir öğüttür,
Elmalılı Hamdi Yazır 27-O, sadece bir öğüttür, alemler için.
Yaşar Nuri Öztürk 27 O, âlemlere bir öğütten başka şey değildir.



28. Limen şae minkum en yestekıyme,.

Diyanet Vakfı 28. Sizden doğru yolda gitmek isteyenler için de.
Elmalılı Hamdi Yazır 28-Ve içinizden dosdoğru olmayı dileyenler için.
Yaşar Nuri Öztürk 28 İçinizden, dosdoğru yürümek isteyen için.



29. Ve ma teşaune illa en yeşaallahu rabbul'alemiyne.

Diyanet Vakfı 29. Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Elmalılı Hamdi Yazır 29-Fakat o alemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz!
Yaşar Nuri Öztürk 29 Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!






7-ARAF-23 kale
rabbena zalemna enfüsena ve il lem tağfir lena ve terhamna lenekunenne minel hasirin
Diyanet Vakfı 23. (Adem ile eşi) dediler ki:
Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.


21-ENBİYA-87……(yunus dediki)…
………el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin

Diyanet Vakfı 87. Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde:
"Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!"


28-KASAS-16-kale
rabbi inni zalemtü nefsi fağfirli ....fe ğafera leh innehu hüvel ğafurur rahiym

Diyanet Vakfı 16. Musa:
Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla
dedi,
Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.




2-BAKARA-286-. leha ma kesebet ve aleyha mektesebet* ….rabbena la tüahızna in nesina ev ahta'na*..

2-286-DİYANET- Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. ..Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma…sorgulama…hesaba çekme…

12-YUSUF

21-……vallahü galibün ala emrihi ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun


DİYANET-21-….Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.

ELMALILI-21-…….Allah, yaptığı işte üstün bir güce sahiptir, fakat insanların çoğu bilmezler.

Y.NURİ-21-………..Allah, kendi emrine Gâlib'dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanların çokları bilmiyorlar.





12-YUSUF
100…….inne rabbi latiyfül lima yeşa' innehu hüvel alimül hakim
100…. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."


101-….fatıressemavati vel ardı ente veliyyi fid dünya vel ahirah teveffeni müslimev ve elhıkni bis salihiyn
101…. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!"



7-ARAF- 185-.... fe bi eyyi hadisin ba'dehu yü'minun (BAŞKA HANGİ GERÇEK SÖZ-HADİS-E İNANACAKSINIZ)

77-MÜRSELAT -50-Fe bi eyyi hadiysin ba'dehu yü'minune.(BAŞKA HANGİ GERÇEK SÖZ-HADİS-E İNANACAKSINIZ)





rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahimin (23-/109)

ve selamün ala ibadihillezinastafa (27-/59)

sübhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun (37-/180) ve selamün alel mürselin (37-/181)

Vel hamdü lillahi rabbil alemin(37-/182)




İSLAMI ÖZÜNDEN SAPTIRMAK

Mücahit Rien

http://blog.milliyet.com.tr/mukaryen

İslam’ı özünden saptırmak


İslam’ı özünden saptırmak her birimizin malumudur ki mümkün değildir. Özden sapan İslam değildir, özden sapanlar İslam’ı yaşamaya çalışırken, İslam öğretisini yanlış anlayıp bambaşka yollara sapanlardır. İslam aslında çok basit bir ilkeler manzumesidir. Bu ilkeler o kadar basittirler ki, İslam üzerinden avamı yozlaştırmak isteyenler, ilk önce avamı ondan uzaklaştırmakla işe başlamışlardır.

Peygamber Hz.Muhammed’(SAS)in ölümünden hemen sonrasında İslam’da yozlaşma işlemi devreye sokulmuştur.

Metodu gayet basittir. Olay Kuranla başlamaktadır. Yozlaştırıcılar eğer Müslümanları bu kitaptan uzak tutmayı başarabilirler ise, bu basit olan, her şeyin açık ve seçik olarak yazıldığı bu kitaba insanlar “kutsal” payesi verirler ise, işte o zaman mücadeleye zaten galip olarak başlamış olacaklardı. Bunu çok net gören yozlaştırıcılar, Kuranda “âlim” kelimesi geçtiği için, ilk başta “din âlimi” kavramını devreye sokmakla başladılar işe. Din âlimi olmayan kişi bu kitabı anlayamaz idi. Sonrasında bu iddiaları çürütülmesin diye, kitabı anlayamamaları için, onu okutmama yollarını araştırdılar. Önce Vakıa:79 ayetini sebep gösterdiler.
56:79 Ona, arındırılmışlardan başkası dokunamaz.

Demek ki, Kuran okumak için, ona dokunmak için, abdest alınmalıydı. Ayetler böyle cımbızlayarak alınıp kitlelere aktarılınca, kitleler ne yapsındı? Onlar da öyle olduğunu zannettiler. Hâlbuki ayette gecen “ona” zamiri Kuranı değil Kitabı işaretliyor idi. Burada Kitap Levh-i Mahfuz yerine kullanılmış idi,

56:77 O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır.

56:78 Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.

56:79 Ona, arındırılmışlardan başkası dokunamaz.

ve Levh-i Mahfuza arındırılmışlardan başkası dokunamaz idi ve tabii ki Levh-i Mahfuz katında arındırılmış olanlar insanlar olamaz idi, insanlar arzda ikame etmekteydiler. Ama o cahiller topluluğu, o “din âlimleri”ne inanmış olanlar, Kurana dokunmak için abdest almak gerekliliğine sonuna kadar sarıldılar. Yozlaştırıcıların yüzleri gülmekteydi.

Daha bitmemiş idi, sıra şimdi abdestteydi. O kadar basit olan “abdest” kavramını bu sefer de zorlaştırmak gerekiyor idi. Merak edenler herhangi bir “Namaz Hocası” veya herhangi bir “İlm-i Hal” kitabına bakabilirler, abdesti alınamaz hale soktular. O kadar ki, dört uzvun yıkanması yerine neredeyse her eklem yerini üçer defa özel dualarıyla yıkama kavramını getirdiler ve bu “savaşın” adına abdest dediler.

Hâlbuki Kuranda, Kuran okumanın bir tek şartı var idi:

16:98 Kur'an'ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah'a sığın!

16:98 Fe iza kara'tel kur'ane festeız billahi mineş şeytanir racım

Yani din jargonunda “eüzü-besmele” çekmek denen şeyi yap emrinden başka bir şey yok idi Kuran okuma şartında. Ama bunu bilmek için Kuranı okuyabilmek gerekiyordu. Hedefe yaklaşılıyordu
.
Şimdi Kuranı uzak tutmak gerekiyordu. Onu kutsal kılmak, pislenmesin diye örtülere sarmak, kılıflara geçirmek, onu putlaştırmak ve yüksek yerlere astırmak gerekiyor idi. Bu nasıl yapılacak idi?

Kitleler Arapça bilmekteydiler. Ama Kuran ayetlerinin iç içe geçmiş yedi deruni manaları var idi. Maazallah bir tek kelime yanlış okunur veya telaffuz edilir ise, bu durum tehlikeli mana kaymalarına yol açabilirdi. Dolayısıyla işi garantiye almak için, iyisi mi, hiçbir şekilde Kuranı okumamak, onun sadece varlığından yararlanmak için kutsamak ve evimizin en nadide köşesine asmak gerekliydi. Ve öyle de yaptık, tam 1400 sene boyunca.
Halbuki Furkan:30 bakın neler diyordu Resulün ağzından:

25:30 Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş ve dışlanmış halde tuttular."

Nasıl ama? Muhteşem değil mi?

Bu da başarıldıktan sonra, şimdi imam yani önder efendilerin kendi işlerini kolaylaştırması gerekiyor idi. Nasıl o duvarlara çivilenmiş Kuranın içeriğini halka anlatacaklardı, çok uzun işti bunu yapabilmek. Her ayeti alacan, hiç işin gücün yok teker teker millete anlatacan. Ne lüzum vardı buna. Ufak bir özet yapsalardı ne kadar da iyi olurdu. Bunun için İslam’ın şartlarını yazdılar.

1- Kelime-i şahadet getirmek
2- Namaz kılmak,
3- Oruç tutmak,
4- Hacca gitmek,
5- Zekât vermek

Bu şartları yerine getirdiniz miydi, hoop Müslüman oluyordunuz, hem de iyi Müslüman. Düşünebiliyor musunuz, çalacan çırpacan, yalan, riya, adam öldürecen, paylaşmayacaksın (infak yok yani), riba (haksız kazanç-tefecilik) yapacan, bunların hiçbiri şartların içerisinde yok, demek ki yapabilirsin; sen şartları yerine getir, hem de imam efendilerin tariflerine göre yerine getir, gerisini zaten anlayamazsın, müteşabihlere giriyor, yani hesapta “yoruma açık olanlar”a giriyor. Onları da ancak “ilimde ilerlemiş olanlar” anlayabilir, sen zinhar, hiç anlayamazsın.

İşte böyle yaptılar. Ve de böyle yaparak bir meslek yarattılar, bir ruhban sınıfı yarattılar: İLAHİYATÇI

Ne demektir ilahiyatçı? Aynen simitçi gibi bir kavram, simitçi simit satar,

ilahiyatçı da İlah ile ilgili “şey”leri satar. Nedir bu “şey”ler? Kuran işte, başka ne olsun?

Vahiy verilerinde İslam’ın şartları diye bir deyime rastlanmaz. Yani vahyin kabulüne göre, şartlar Kurandaki buyrukların tamamıdır.

Bu senin şart dediklerin ancak İslam’ın işaretleri, alametleri olabilir. Yani bir toplum ki orada halkın geneli namaz kılmaktadır, o halde, o halkın çoğunluğu Müslümanlardan oluşmaktadır. Birileri bir yerlerde oruç tutuyorlar ise, diyebileceğiz ki onlar müslümandırlar. Bu tür bir yaklaşımda hiçbir gariplik yoktur. Ancak o işaretleri “şart” olarak nitelediğimizde, bunun sonucu, “ötekiler olmasa da olur”a çıkar ki, işte bu İslam’a iftira olur ve bu iftira 1400 sene boyunca mütemadiyen atılmıştır, atılmaya da devam etmektedir.

Koskoca Kuran içeriğini beş adet ritüele indirgeyeceksin, o beş adet ritüeli de olduğunca zorlaştıracaksın, sonra da geçip bu beş ritüeli yerine getirmezseniz CEHENNEME gidersiniz diyeceksin. Oh ne ala.


Hâlbuki bizim yapmamız gereken şu olmalıdır:
Kuranı dikkatle okuruz. İnsandan istediklerini dikkatle not ederiz. Sonra dönüp dünyaya bakarız: hangi toplum bu değerlerin daha fazlasını hayatına sokmuş ise o toplumun İslam’dan nasibinin daha çok olduğuna hükmederiz.

Bunu yaptığımızda karşımıza çıkacak olan tablo ürpertici olacaktır. Koskoca “İslam âlemi” diye adlandırdığımız toplumların yerlerinde saydıklarını, gayri Müslim toplumların ise nasiplendiklerini göreceksiniz.
Kuranı ciddiye almanın ilk adımı işte bu tespiti yapmaktır. Çünkü ak ile kara, aldatanla aldanan, uyuyanla yürüyen ancak bu ciddi tespitin yapılmasıyla ortaya çıkacaktır.

Burada İslam’ın bir yamukluğu yoktur. Yamukluk uygulamada ve uygulatanlardadır. Uygulayanlar ise sadece kutsamaya kanmış, okumayı ve anlamayı sevmeyen, garip yolculardır. Binmişlerdir bir alamete, gidiyorlardır selamet sandıkları husumete.



http://blog.milliyet.com.tr/Islam_i_ozunden_saptirmak/Blog/?BlogNo=66436



7-ARAF-23 kale rabbena zalemna enfüsena ve il lem tağfir lena ve terhamna lenekunenne minel hasirin
Diyanet Vakfı 23. (Adem ile eşi) dediler ki:
Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.


21-ENBİYA-87……(yunus dediki)…
………el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin

Diyanet Vakfı 87. Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde:
"Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!"


28-KASAS-16-kale
rabbi inni zalemtü nefsi fağfirli ....fe ğafera leh innehu hüvel ğafurur rahiym

Diyanet Vakfı 16. Musa:
Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla
dedi,
Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.




2-BAKARA-286-..rabbena la tüahızna in nesina ev ahta'na*..

2-286-DİYANET- ..Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma…sorgulama…hesaba çekme…






7-ARAF- 185-.... fe bi eyyi hadisin ba'dehu yü'minun (BAŞKA HANGİ GERÇEK SÖZ-HADİS-E İNANACAKSINIZ)

77-MÜRSELAT -50-Fe bi eyyi hadiysin ba'dehu yu'minune.(BAŞKA HANGİ GERÇEK SÖZ-HADİS-E İNANACAKSINIZ)





rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahimin (23-/109)

ve selamün ala ibadihillezinastafa (27-/59) ve selamün alel mürselin (37-/182)

Vel hamdü lillahi rabbil alemin


25-FURKAN/30-RABBİM KAVMİM KURAN-I TERKETTİ

BU HİTABA MUHATAB OLMAKTAN YÜCE RABBİME SIĞINIRIM...

DERS BİTMEZ CAN TENDE İSE.....

Kuran-ı Kerim » 25 / FURKÂN - 30 وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًاVe kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ(mehcûran).

1. ve kâle : ve dedi
2. er resûlu : resûl
3. yâ rabbi : ey Rabbim
4. inne : muhakkak
5. kavmî : benim kavmim
6. ittehazû : edindiler
7. hâzâ : bu
8. el kur'âne : Kur'ân
9. mehcûran : ayrılmış, uzaklaşılmış, terkedilmiş olan

İmam İskender Ali Mihr: Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur'ân'dan ayrıldı (Kur'ân'ı terketti).” dedi.

Diyanet İşleri : Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi

Abdulbaki Gölpınarlı : Ve Peygamber, yâ Rabbi dedi, bu kavmim, şu Kur'ân'ı ihmâl etti, terkedilmiş bir hale getirdi.

Adem Uğur : Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler.

Ahmed Hulusi : Rasûl (hakikatini OKUyan) dedi ki: "Yâ Rab! Muhakkak ki halkım şu Kurân'ı (hakikatinin gereğini yaşamayı) terk etti (bedensel zevklerine döndü)!

"Ahmet Tekin : Allah’ın Rasulü:'Ey Rabbim, benim kavmim, benim ümmetim, yakışıksız sözler söyleyerek bu Kur’ân’ı gözden çıkarılmış, terkedilmiş hale getirdi' dedi

Ahmet Varol : Peygamber dedi ki: 'Ey Rabbim! Doğrusu kavmim şu Kur'an'ı terkedilmiş halde bıraktılar.

'Ali Bulaç : Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.

"Ali Fikri Yavuz : Peygamber de (o gün şöyle) demekte: “- Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’ân’ı metrûk bıraktılar (ondan yüz çevirdiler).

Bekir Sadak : Peygamber: «Ey Rabbim! Dogrusu milletim bu Kuran'i terketmisti» der.

Celal Yıldırım : Peygamber de dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz ki kavmim bu Kur'ân'ı (bir kenara itip) terkettiler.

Diyanet İşleri (eski) : Peygamber: 'Ey Rabbim! Doğrusu milletim bu Kuran'ı terketmişti' der.

Diyanet Vakfi : Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler.

Edip Yüksel : Elçi de, 'Rabbim, halkım Kuran'ı terketti,' der.Elmalılı Hamdi Yazır : Peygamber de «yarab, kavmim bu Kur'anı mehcur tuttular» demekte

Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Peygamber de dedi ki: «Ey Rabbim, kavmim bu Kur'an'ı bir kenara itip bıraktılar»

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Peygamber dedi ki: «Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'ân'ı terkedilmiş (bir şey yerinde) tuttular.»

Fizilal-il Kuran : Peygamber «Ya Rabbi, soydaşlarım bu Kur'anı boykot ettiler.» dedi.

Gültekin Onan : Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kuran'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.

"Hasan Basri Çantay : Peygamber dedi ki «Ey Rabbim, kavmim hakıykat şu Kur'ânı metruk (bir şey) edindiler».

Hayrat Neşriyat : Peygamber: 'Ey Rabbim! Doğrusu kavmim bu Kur’ân’ı (ortada) terk edilmiş (birşey) saydılar' dedi.

İbni Kesir : Ve Peygamber dedi ki: Ey RAbbım; doğrusu kavmim bu Kur'an'ı terkedilmiş olarak bıraktı.

Muhammed Esed : Ve (o gün) Rasul: "Ey Rabbim!" diyecek, "Kavmimden (bazıları) bu Kuran'ı gözden çıkarılacak bir şey olarak gördü!

"Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Peygamber dedi ki: «Yarabbi! Şüphe yok benim kavmim bu Kur'an'ı metrûk ittihaz ettiler.»

Ömer Öngüt : Peygamber dedi ki: “Ey Rabbim! Doğrusu kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler.

”Şaban Piriş : Peygamber: -Rabbim, dedi. Kavmim Kur’an’a ilgisiz kaldı.

Suat Yıldırım : O gün Peygamber: "Ya Rabbî, halkım bu Kur’ân’ı terk edip ondan uzaklaştılar!" der.

Süleyman Ateş : Elçi de: "Ya Rabbi, kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş bıraktılar" demiştir.

Tefhim-ul Kuran : Ve peygamber dedi ki: «Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.»

Ümit Şimşek : Peygamber 'Yâ Rabbi,' dedi. 'Kavmim bu Kur'ân'ı terk etti.

'Yaşar Nuri Öztürk : Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.

" QURAN ( ENGLISH ) ( BY A. YUSUF ALİ )
25 - The CriterionIn the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
30. Then the Messenger will say: "O my Lord! Truly my people treated this Quran with neglect.

" QURAN ( ENGLISH ) ( BY M.H. SHAKIR )25 - The CriterionIn the name of Allah, the Beneficent, the Merciful.30. And the Apostle cried out: O my Lord! surely my people have treated this Quran as a forsaken thing.

LE SAINT CORAN ( FRENCH )25 - Le discernement (Al Furqane)Au nom d'Allah, le Tout Miséricordieux, le Très Miséricordieux.30. Il m'a, en effet, égaré loin du rappel [le Coran], après qu'il me soit parvenu". Et le Diable déserte l'homme (après l'avoir tenté).http://www.kuran.gen.tr/?x=s_main&y=s_middle&kid=14&sid=2539-

ZÜMER-9 “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”Kuran-ı Kerim, 39-Zümer:9

9. Emmen hüve kanitün anael leyli sacidev ve kaimey yahzerul ahırate ve yercu rahmete rabbih kul hel yestevillezıne ya'lemune vellezine la ya'lemun innema yetezekkeru ülül elbab

Ali Bulaç 9- Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: 'Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler.'

Diyanet Vakfı 9. Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.

Edip Yüksel 9. Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak meditasyonda bulunan, ahiretin bilincinde olan ve Rabbinin rahmetini uman birine ne dersiniz? De ki, "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak akıl sahipleri öğüt alır

Elmalılı Hamdi Yazır 9 -Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, ayakta durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak temiz akıllı olanlar anlar.

Süleyman Ateş 9. Yoksa o, gece sa'atlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Doğrusu ancak sağduyu sahipleri öğüt alır.

Yaşar Nuri Öztürk 9 Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, âhiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır." _______________________________________

17-İSRA-34…..evfu bil ahd innel ahde kane mes'ula 17-34-…………Ahdinize vefalı olun çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.

40-MÜMİN27. Ve kale musa inni uztü bi rabbi ve rabbiküm min külli mütekebbiril la yü'minü bi yevmil hisab Diyanet Vakfı 27. Musa da: Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığındım, dedi. Elmalılı Hamdi Yazır 27-Musa da: "Muhakkak ben, hesap gününe inanmayan her ululuk taslayandan Rabbime ve Rabbinize sığındım!" dedi. Yaşar Nuri Öztürk 27 Mûsa dedi: "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olana sığındım." _______________________________________

68-KALEM51. Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi'uzzikra ve yekulune innehu lemecnunun. 52. Ve ma huve illa zikrun lil'alemiyne
Diyanet Vakfı 51. O inkâr edenler Zikr'i (Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden:) "Hiç şüphe yok o bir delidir" derler. Elmalılı Hamdi Yazır 51-Ve gerçekten o küfredenler o zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı; bir de durmuşlar: "O şüphesiz bir deli." diyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk 51 O küfre sapanlar, Zikir'i/Kur'an'ı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. "Bu tam bir cinlidir." diyorlardı.Diyanet Vakfı 52. Oysa o (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür.
Elmalılı Hamdi Yazır 52-Halbuki o (Kur'an) bütün akıllı alemler için bir öğüttür. Yaşar Nuri Öztürk 52 Oysaki o Zikir/Kur'an âlemler için bir öğütten başka şey değildir.

81-TEKVİR27. In huve illa zikrun lil'alemiyne.
Diyanet Vakfı 27. O, herkes için, bir öğüttür,
Elmalılı Hamdi Yazır 27-O, sadece bir öğüttür, alemler için.
Yaşar Nuri Öztürk 27 O, âlemlere bir öğütten başka şey değildir.

28. Limen şae minkum en yestekıyme,.
Diyanet Vakfı 28. Sizden doğru yolda gitmek isteyenler için de.
Elmalılı Hamdi Yazır 28-Ve içinizden dosdoğru olmayı dileyenler için.
Yaşar Nuri Öztürk 28 İçinizden, dosdoğru yürümek isteyen için.

29. Ve ma teşaune illa en yeşaallahu rabbul'alemiyne.
Diyanet Vakfı 29. Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Elmalılı Hamdi Yazır 29-Fakat o alemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz!
Yaşar Nuri Öztürk 29 Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!


7-ARAF-23 kalerabbena zalemna enfüsena ve il lem tağfir lena ve terhamna lenekunenne minel hasirin
Diyanet Vakfı 23. (Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.

21-ENBİYA-87……(yunus dediki)…………el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin Diyanet Vakfı 87. Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!"

28-KASAS-16-kalerabbi inni zalemtü nefsi fağfirli ....fe ğafera leh innehu hüvel ğafurur rahiym Diyanet Vakfı 16. Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.

2-BAKARA-286-. leha ma kesebet ve aleyha mektesebet* ….rabbena la tüahızna in nesina ev ahta'na*..2-286-DİYANET- Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. ..Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma…sorgulama…hesaba çekme…

12-YUSUF21-……vallahü galibün ala emrihi ve lakinne ekseran nasi la ya'lemunDİYANET-21-….Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.ELMALILI-21-…….Allah, yaptığı işte üstün bir güce sahiptir, fakat insanların çoğu bilmezler.Y.NURİ-21-………..Allah, kendi emrine Gâlib'dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanların çokları bilmiyorlar.

12-YUSUF100…….inne rabbi latiyfül lima yeşa' innehu hüvel alimül hakim100…. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."101-….fatıressemavati vel ardı ente veliyyi fid dünya vel ahirah teveffeni müslimev ve elhıkni bis salihiyn101…. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!

7-ARAF- 185-.... fe bi eyyi hadisin ba'dehu yü'minun (BAŞKA HANGİ GERÇEK SÖZ-HADİS-E İNANACAKSINIZ)

77-MÜRSELAT -50-Fe bi eyyi hadiysin ba'dehu yü'minune.(BAŞKA HANGİ GERÇEK SÖZ-HADİS-E İNANACAKSINIZ)

rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahimin (23-/109)ve selamün ala ibadihillezinastafa (27-/59) sübhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun (37-/180) ve selamün alel mürselin (37-/181)Vel hamdü lillahi rabbil alemin(37-/182)